İlaç satışları 19 milyar dolara ulaşacak
Deloitte’un ‘2014 Yılı Küresel: Değişen Pazarda Esneklik ve Yeniden Keşif’ adlı araştırma raporu yayınlandı. Raporda, küresel sağlık ve ilaç piyasasında 2014 yılı ve sonrasındaki yakın gelecekte piyasanın gelişimini ve büyümeyi etkileyecek önemli faktörler dünyadaki değişik bölgeler bazında incelendi.
Rapor ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Deloitte Türkiye Sağlık ve İlaç Endüstrisi Lideri Güler Hülya Yılmaz “Yakın gelecekte sadece ilaç sektöründe değil; sağlık ve ilaç endüstrisinin her alanında (biyoteknoloji, tıbbi teknoloji, sağlık hizmetleri) faaliyet gösteren tüm sektör oyuncuları, giderek artan fiyat baskısı ve rekabet koşullarında ayakta kalabilmek ve sektörde vazgeçilemez bir faaliyet olan Ar-Ge faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için mutlaka daha esnek yeni operasyon modelleri ve işbirliklerine ihtiyaç duyacaklar. Bu unsur sektörde yeni birleşme, satın alma ve ortak girişim modellerinin sayısını giderek artıracaktır. Dolayısıyla, giderek değişen ve gelişen ilaç ve sağlık sektörü piyasasında da piyasanın dinamiklerine hitap eden esnek ve yeni operasyon ve işbirliği modelleri yaratmak kaçınılmaz olacaktır.” dedi.
Türkiye sağlık turizminde ilk 10’da
Son yıllarda hızla büyüyen sağlık turizmi alanında Türkiye, 2012 yılında gerçekleşen hasta ziyareti verilerine göre dünyanın önde gelen ilk on ülkesi içerisinde yedinci sırada yer alıyor. İlk altı sırada ise sırasıyla Tayland, Meksika, Amerika Birleşik Devletleri, Singapur, Hindistan ve Brezilya bulunuyor. Türkiye’nin mevcut konumunu geliştirmesi için sağlık alanındaki şirketlerin, uzun vadeli kâr elde etmeye odaklanmaları ve bu yönde stratejiler belirlemeleri gerekiyor. Öte yandan, sağlık hizmet sunucularının elektronik verilerin giderek yayıldığı ve herkesin erişimine sunulduğu global bir ortamda hasta bilgilerinin güvenlik ve gizliliği konusunda dikkatli olmaları ve bu konuda ayrıntılı risk değerlendirmesi içeren farkındalık programları uygulamaları öneriliyor.
Türkiye’de ilaç satışlarının 2017 yılında 19 milyar dolara ulaşması tahmin ediliyor
Türkiye’de, sağlık ve ilaç sektörünün başarıya ulaşması için gerekli olan kritik faktörler arasında yatırım teşvikleri, yenilikçilik (yani Araştırma ve Geliştirme), kalite ve sürdürülebilirlik yer alıyor. Türkiye’nin reçeteli ve reçetesiz toplam ilaç satışlarının, 2013 – 2017 yılları arasında yılda %8,8 civarında büyüme göstererek 19 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Öte yandan, Ar-Ge’de yenilik ihtiyacı, Türkiye’deki şirketleri yeni ve farklı fon kaynaklarına yöneltiyor. Türkiye’de Ar – Ge faaliyetlerini teşvik eden düzenlemeler bulunmakla birlikte bu düzenlemelerin gözden geçirilerek sağlık ve ilaç sektörüne hitap edebilecek duruma getirilmesi gerekiyor. Bunun için de, özel sektör – üniversite ve devlet kurumlarının işbirliği içinde hareket etmeleri gerekiyor.
Globalde ilaç sektörü %2,4, biyoteknoloji ise %9,6 büyüdü
Rapora göre, globalde ilaç sektörü 2012 yılında 959 milyar dolar gelir elde ederek, 2011 yılına oranla %2,4 büyüme sağladı. Amerika kıtasındaki ülkeler toplam 417,6 milyar dolar ile 2012 yılında küresel ilaç pazarındaki en yüksek paya sahip olurken; Amerika kıtasını Avrupa ülkeleri (224,3 milyar dolar), Asya, Afrika, Avustralya kıtaları (168,1 milyar dolar) ve Japonya (110,5 milyar dolar) takip etti. Biyoteknoloji alanında ise 2012 yılında globalde toplam 232,5 milyar dolar gelir elde edildi ve bir önceki yıla göre %9,6 oranında artış sağlandı. Biyoteknolojide öne çıkan tedavi alanları arasında ise kanser, bağışıklık sistemi hastalıkları ve bulaşıcı hastalıklar yer aldı. Küresel tıbbi teknoloji pazarı hâsılatı ise 2005 ve 2012 yılları arasında %7 oranında büyüme gösterdi.
Sağlık ve ilaç sektörünün gelişimini etkileyen sorunlar
Dünya genelinde yaşlanan nüfusun çoğalması, kronik hastalıkların artışı, teknolojinin gelişmesi, artış gösteren devlet fonlaması, sigorta da dâhil ürünlerdeki yenilikler ve sağlık reformları sağlık ve ilaç sektörünün büyümesini sağlayan etmenler arasında yer alıyor. Buna rağmen yine de sektörü, 2014 yılı ve gelecek yıllarda dört büyük sorun bekliyor:
1. Sağlık reformlarının izlenmesi ve gerekli uyumun sağlanması: ABD, Çin, Brezilya, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin aralarında bulunduğu ülkeler yakın zamanda, değeri gözetmeden maliyeti aşağı çeken fiyatlama yerine değer bazlı fiyatlama (“value-based pricing”) sistemlerini tercih etmeye başladılar ve bu çerçevede sağlık sektörü üzerinde önemli etkide bulunan önemli mevzuat değişikliklerini yürürlüğe koydular. Bu reformların getirdiği zorlukların yanı sıra fırsatları anlayıp kavrayabilen ve bu yapılara uyum sağlayabilen kuruluşlar büyük olasılıkla önümüzdeki yıllarda sektörün liderleri haline gelecekler.
2. Yenilikçilik ve değer yaratmak: Sağlık ve ilaç sektöründe yenilikçi ürünlerin ortaya çıkarılması ve patentlerinin korunması konusunda dünyanın çeşitli ülke ve bölgelerinde değişik sorunlar ile karşılaşılıyor. En büyük sorun ise yeni bir keşfin ticari ürüne dönüşme sürecinde yaşanan gerek maddi gerekse mevzuat uygulamaları alanındaki sorunlar. Yaşanan sorunları çözebilmek için küresel bazda organize işbirlikleri ve ortaklıklar gerekli oluyor. Bu durum da sektörde satın alma ve birleşmeleri teşvik ediyor.
3. İlgili kurallar ve mevzuat değişikliklerine uyum sağlamak: İster büyük isterse küçük olsun tüm ilaç şirketlerinin karşı karşıya kaldığı uyum sorunları arasında, sağlık sektöründe devlet politikaları ve ilgili mevzuat, ilaç güvenliği, sahtecilik, bilgi güvenliği ve gizlilik, fikri mülkiyet haklarının korunması ile ilgili mevzuat ve yolsuzluklar yer alıyor. Öte yandan, sektörde sinerji yakalamak ve büyüme kaydetmek amacıyla yapılan şirket birleşmeleri – satın almaları/ortak girişimler ve diğer üçüncü şahıslarla yapılan sözleşmeye dayalı ortaklıklar da riskli durumlar ortaya çıkarabiliyor ve uyum sorunu yaratabiliyorlar. Faaliyet gösterilen ilgili ülkede bu tip faaliyetleri düzenleyen ilgili mevzuat kurallarına uyum sağlayamamanın bedeli ise şirketler için çok ağır olabiliyor.
4. Daha küçük ve herkesin birbirine bağlı olduğu bir dünyada faaliyetlerini sürdürür hale gelmek: İlaç sektöründeki şirketler gelişmekte olan ülke ve bölgelerdeki yatırımları, dünya çapında artan birleşme ve satın almalar ve ortaklıklar ile giderek daha küçük ve birbirleriyle daha bağlantılı olan bir dünyada faaliyetlerini yürütür hale geliyorlar. Bu durum da fırsatlarla beraber zorlukları da beraberinde getiriyor.