14 Mayıs Türk eczacıları için önemli bir tarihtir
2011 yılına eczacılar olarak yeni sorunlarla girdik. Bunların en başında stok zararları sorunu geliyor. Biliyorsunuz, sağlık otoritesi son iki yıldır global bütçe uygulaması kapsamında yıl sonlarında ilaç fiyatlarında ve kamu kurum iskontolarında belirli düzenlemeler yapıyor. Bu noktada geliri tamamen ilaç fiyatlarına bağımlı kılınmış olan eczacılar ciddi bir sıkıntı yaşıyor. Bu sürecin bizler açısından en kritik noktası, stok zararları sorunudur. Eczacının sorumlu olmadığı bu zararın sanayi tarafından tam ve eksiksiz bir biçimde karşılanması gerektiğine inanıyoruz. Bunun sağlanmasında kararlıyız. Bu noktada en rasyonel yöntem; yalnızca kamu kurum iskontosu (KKİ) artan ve fiyatı düşen ilaçların İlaç Takip Sistemi’ne kaydedilmesi ve eczacı zararının ilaç firmaları tarafından karşılanmasıdır. Zaten gelirleri ciddi biçimde azalmış eczacıların bir de stoklar nedeniyle zarar uğraması kabul edilemez. Bizler bu sistemin yasal olarak da güvence altına alınmasını ve yalnızca yıl sonundaki büyük düşüşlerde değil aylık ya da haftalık düşüşlerde de eczacı zararının karşılanması gerektiğini savunuyoruz.
Bununla birlikte bugün yalnızca mesleki açıdan değil halk sağlığı önceliği açısından da; ister reçeteli ister reçetesiz olsun, ilacın reklam konusu yapılması, bu konuda bir serbestlik getirilmiş olması kısacası Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ile yapılan düzenleme bizler için ciddi bir sorundur. Bu uygulama böyle sürdüğü müddetçe bizim gündemimizden düşmeyecek çünkü bir söylem olmanın ötesinde, ilaçta reklam gerçekten öldürür. Bugüne kadar yasal bir zemini olmadığı halde internet ve benzeri kitle iletişim araçlarıyla yapılan yönlendirmeler sonucu birçok insanımızın sağlığıyla oynanmıştır, oynanmaya devam edilmektedir. Bugüne kadar defalarca ifade ettik: İlaç özel bir üründür. İlacı doktor ve eczacı gözetiminden ve eczaneden çıkarmak demek, uzun vadede ciddi halk sağlığı sorunları ve artan ilaç harcamaları demektir. Bizler halka sunduğumuz ürünün reklamının yapılmasına karşı çıkan tek meslek mensubuyuz. Bu konudaki hukuki, toplumsal mücadelemiz devam edecektir. Çünkü bu Türk Eczacıları Birliği’nin temel misyonuna ilişkin bir konudur.
Tüm bu sorunların yanında, 14 Mayıs Eczacılık Günü gelmiş bulunuyor. Bilimsel eczacılığın kuruluş yıldönümü olan 14 Mayıs, bu ülkede eczacılık hizmeti sunan her meslektaşımız ve eczacı örgütlerimiz için oldukça önemli bir tarihtir.
2009 yılından bu yana belirli temalar etrafında, halk sağlığına hizmet edecek çeşitli kampanyalarla desteklenen 14 Mayıs, bir hafta olarak kutlanmaktadır. Eczacılık Haftası boyunca hem mesleğimizdeki sorunlar konusunda kamuoyunda farkındalık yaratmayı hem de Sağlık Bakanlığı desteğiyle toplumu çeşitli araçlarla bilgilendirmeyi hedefliyoruz.
Bu sene akılcı ilaç kullanımının bir alt konusu olmakla birlikte ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelmiş bulunan, antibiyotik direnci ve dolayısıyla akılcı antibiyotik kullanımı konusunu gündemimize aldık.
Antibiyotikler bildiğiniz gibi bakterilerin neden olduğu küçük büyük birçok hastalıkla mücadele edilmesini sağlayan çok önemli bir ilaç grubu. Ancak antibiyotiklerin bilinçsiz reçetelenmesi ve yanlış kullanımı yalnızca bakterilerin daha da dirençli olması anlamına geliyor. Bu kapsamda her sene olduğu gibi toplumu bilgilendirici kısa bir film hazırlıyoruz. Ulusal kanallarda gösterimi için çalışmaları başlatacağız. Bunun dışında hem akılcı ilaç kullanımı hem de özel olarak antibiyotik direnci konusunda toplumu bilgilendirecek afişleri 14 Mayıs’tan önce tüm Türkiye’deki eczanelere göndermiş olacağız. Ayrıca, 13 Mayıs günü, bu konuyla ilgili olarak Sağlık Bakanlığı temsilcilerinin de katılacağı bir panel gerçekleştireceğiz. Bu çalışmalar tüm Türkiye’de eş zamanlı bir biçimde sürdürülecek.
Tüm meslektaşlarımın 14 Mayıs Bilimsel Eczacılık Günü’nü kutluyorum.