20 Mayıs 2010, Perşembe 19:22Sağlık ekonomisinin politika belirleyiciler için önemi
Değerli Farmaskop okuyucuları, sağlık ekonomisinin sağlık politikalarının belirlenmesi, uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi ile ilgili birçok konuda bu sürecin işleyişine yardımcı olacak teknik ve yöntemleri içerdiğini hepimiz biliyoruz. Politika belirleme sürecinde bu tekniklerden yararlanmak kanıta dayalı sağlık politikalarının belirlenmesine yardımcı olacaktır. Sağlık ekonomisinin bu sürece katkısı ancak ve ancak gerekli verilerin doğru ve zamanında sağlanması ile mümkündür.
Sağlık ekonomisi; sağlık harcamaları, sağlık hizmetlerinin kullanımı, sağlık ihtiyacının belirlenmesi, sağlık sonuçlarının ölçülmesi, sağlık hizmetlerinin maliyeti ve bu maliyetlerin elde edilen sonuçlar ile ilişkilendirilmesi gibi birçok konuda politika belirleyicilere bilgi sağlayabilir. Örneğin sağlık harcamalarının boyutu, bu harcamaların kimlerden hangi hizmetleri almak için kullanıldığına ilişkin veriler zamanında ve doğru olarak toplanmadığı takdirde mevcut sağlık kaynaklarının tahsisatına ilişkin kararları almak oldukça güç olacaktır. Sağlık harcamalarına ilişkin OECD sistemi ile uyumlu verilerin Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 2010 yılı içerisinde yayımlanması beklenmekle birlikte bu verilerin çok detaylı değil ancak makro büyüklükler ve bunların genel dağılımı ile ilgili olacağı bilinmektedir. Bu tür verilerin yayımlanması bu alanla ilgili olan ve verileri kullanan herkes için olumlu olmakla birlikte, özellikle detaylı analizler yapılmadan sadece yüzdelere bakarak yorum yapmak bazen rakamların arkasındaki gerçek hikâyenin gözden kaçırılmasına neden olabilir. Örneğin ilaç harcamalarının toplam sağlık harcamaları içindeki payı ile ilgili yorumlarda sadece kamu ilaç harcamalarını göz önüne almak, ilacın fiyatının belirlenme şartları ile diğer sağlık hizmetlerinin fiyatlarının nasıl belirlendiğini göz ardı etmek, ilaca erişim ile diğer sağlık hizmetlerine erişim arasında fark olup olmadığını tartışmamak ve Türkiye’de ilaçlara erişimin kolaylığı ile diğer OECD ülkelerindeki erişim zorluğunu dikkate almamak, ilaç harcamaları ile ilgili her tür tartışmanın eksik kalmasına neden olacaktır.
Sağlık ekonomisinin bir başka çalışma alanı sağlık hizmetlerinin ve hastalıkların maliyetleri ile ilgilidir. Bu konu da Türkiye’de özellikle geri ödeme listelerinin belirlenmesinde farmakoekonomik analizlerin zorunlu hale getirilmesi ile birlikte çok daha fazla ön plana çıkmaktadır. Son zamanlarda çeşitli çevrelerde bu bağlamda tartışılan bir başka konu hastalık maliyeti çalışmalarıdır. Hastalık maliyeti çalışmalarının temel amacı, bir hastalığın bütün topluma yarattığı ekonomik maliyetin belirlenmesidir. Hastalık maliyeti çalışmalarında kullanılan epidemiyolojik veriler maliyeti belirlenmeye çalışılan hastalığa göre farklılık gösterecektir. Örneğin prevalans verilerinden hareketle yapılan çalışmalar genellikle bir yıl için toplam vaka sayısını esas alarak hastalığın neden olduğu direkt maliyetleri ve üretim kayıplarını sadece o yıl için hesaplar. İnsidansa dayalı çalışmalar ise belirlenmiş bir yıl için ortaya çıkan yeni vakaları esas alarak bu vakaların yaşam boyu neden olduğu maliyetleri ortaya koyar. Bu durumda özellikle kronik hastalıkların maliyetlerinin hesaplanmasında insidans verilerinden hareket etmek daha doğru sonuçlar verecektir. Hastalık maliyeti çalışmalarında ayrıca o hastalığı tedavi etmede kullanılan girdilerin miktarı ve bunların maliyetlerini ilişkin bilgiye ve eğer analizler geniş bir perspektiften yapılacaksa kaybedilen işgücü gibi verilere de gerek olacaktır.
Yine sağlık ekonomisinin sağlık hizmetleri ile ilgili kararları verme sorumluluğu olanlara kararlarında yardımcı olmak üzere sağladığı önemli bir katkı, herhangi bir sağlık müdahalesinin sonuçlarının ölçmek üzere geliştirilen teknikler, ölçekler ve indekslerdir. Bunlar bir müdahalenin yarattığı etkiyi birçok boyutu ile ele alan sağlık profilleri ya da Kaliteye Uyarlanmış Yaşam Yılları (QALY) gibi yaşam kalitesinin tüm boyutlarını tek bir indekse indirgeyen daha karmaşık indeksler aracılığı ile olabilir.
Burada ele alınan ve sağlık ekonomisinin politika belirleme sürecine yaptığı çok önemli birkaç katkıyı içeren model, yöntem ve tekniklerin hepsi, ülkeye özgü verileri zorunlu kılmaktadır. Özellikle zaman zaman indeks ve profillerin evrensel olduğu ve bir ülke için geliştirilen değerlerin her ülkede kullanılabileceği gibi bir yanlış algılama gündeme gelmektedir. Ancak bu yaklaşım ile yapılan analizlerin ne kadar doğru olduğu tartışmalıdır. Türkiye’de bundan on yıl önce kanıta dayalı sağlık politikalarının geliştirilmesinde kullanılabilecek veriler ile ilgili problemler çok ciddi boyuttayken bugün geçmişten çok daha iyi bir konumda olduğumuz gerçektir. Kamu sağlık sisteminde yapılan değişiklikler ve başka amaçlarla da olsa yeni geliştirilen MEDULA, Aile Hekimliği Bilgi Sistemi gibi sistemler daha önce elde etmeyi hayal bile edemediğimiz verileri içermektedir. Burada halen eksik kalan konu, bu bilgiyi elinde tutan kamunun bilgileri akademik dünya ve verileri kullanabilecek diğerleri ile paylaşmamasıdır. Ayrıca sağlık politikalarını belirleyen otoritelerin bu verileri kullandığına ilişkin de bir işaret bulunmamaktadır. Bu durumda, eldeki mevcut verilerin daha iyi sağlık politikalarını geliştirmek için kullanılmasına ilişkin faaliyete geçme sorumluluğu sadece kamuda olmayıp, akademik çevre ve özel sektöre de düşmektedir.