Creasoup

Farmaskop - İlaç ve Sağlık Profesyonellerinin Dergisi

18 Aralık 2008, Perşembe 14:01

Bilim ve etik…

Hipokrat andının çağdaşı sayılması gereken bu profesyonel sözleşme kamu güvenini sağlamayı, modern dünyada doktorların etik sorunlarla başa çıkmalarına yardımcı olmayı, hastanın gereksinimlerinin öncelikli olmasını amaçlamaktaydı. Oysa tıp dünyasında yaşananlar her zaman olumlu ve ümit verici olmuyor. “The Observer” yazarlarından Antony Barnett’ın 7 Aralık 2003’te yayımladığı makale, tıp dünyasında tam bir “şok” etkisi yaratmıştı. Makalenin tam ismi  “How drug firms ‘hoodwink’ medical journals” idi. Barnett bu makalede, bilimsel nitelikli tıp dergilerinin ilaç firmalarınca nasıl aldatıldığını örnekleriyle anlatıyordu. Barnett’a göre, bu dergilerde yayımlanan makalelerin neredeyse yarısı “ghostwriters” yani hayali yazarlarca yazılmaktaydı. Bu makalelere sonradan hekim isimleri eklenmekte ve onların yazıları gibi sunulmaktaydı.

Tıp dünyasındaki saygınlığı su götürmez olan “The New England Journal of Medicine” dergisi, kısa süre önce bir kalp ilacının etkinliğinin rapor edildiği çalışmayı geri çekmek zorunda kaldı. Gerekçe ise makalenin yazarları arasında yer alan Alman kardiyolog Dr. Hubert Seggewiss’in çalışmadan haberinin olmamasıydı. Anthony Barnett yazısında, bir mide ilacını konu alan ve önemli tıp dergilerinden birinde yayımlanan bir çalışmada katkılarından ötürü teşekkür edilen hekimin, aslında ilacı pazarlayan firmanın kadrolu yazarı olduğunun ve daha fazla yan etkisi olan kendi ilacını övdüğünün sonradan fark edildiğini belirtiyor. Yazıyı yayımlayan derginin editörlerinden Susanna Rees, British Medical Journal dergisinin web sayfasında önemli itiraflarda bulunuyor. Rees, bilimsel makalelerin önemli bölümünün ilaç firmalarınca yazdırıldığını ve makalede ismi geçen yazarların kimi zaman çalışmadan tamamen habersiz olabileceğini belirtiyor.

İrlandalı psikiyatrist David Healy’nin yaşadıkları da dikkat çekici olmayı hak ediyor. Dr. Healy’yi arayan bir ilaç firması yetkilisi, anti-depresan ilaçlar hakkında bir makale hazırladıklarını ve Healy’nin imzası ile yayımlamak istediklerini belirtiyor. Toplam 12 sayfalık raporun tek bir cümlesinden haberi olmayan Dr. Healy, kendi ismiyle yayımlanan yazıyı ilk kez diğerleriyle birlikte, sunulduğu kongrede görüyor ve yazıda bazı düzeltmeler istiyor. Healy’nin bu isteği firma tarafından kibarca reddediliyor. Daha da önemlisi bu makale, yine yazarından habersiz bir biçimde başka bir dergide C. Whitaker imzası eklenerek yeniden yayımlanıyor (Healy D, Whitaker C. Antidepressants and suicide: risk benefit conundrums. J. Psychiatry Neuroscience, 2003; 28(5): 331-7). Antony Barnett makalesinde, Dr. Healy’nin açıklamalarına da yer vermiş. Dr. Healy, yazılan makalelerin neredeyse yüzde 50’sinin hayalet yazarlarca yazıldığını; Lancet, New England Journal of Medicine, British Medical Journal gibi dergilerin profesyonel medikal yazı yazan firmalardan yardım almakta olduğuna inandığını belirtiyor.

Literatürde onlarca yazısı olan Dr. Healy gibi bir hekimin böyle bir sürece neden alet olduğu ve yaptığı diğer çalışmaların ne kadar inandırıcı olabileceği ayrı bir konu olarak tartışılmalıdır. Bu örnekler tıp dünyasında ne derece yaygındır ve ne sıklıkta yapılıyordur, bilinmez. Ancak bilinmesi gereken, tıp dünyasının soğukkanlılığını koruyarak bu konunun üstesinden gelmeye zorunlu olduğudur. Nitekim birçok önemli kongrede bilimsel yayınlar ile ilişkili olarak ciddi etik tartışmalar sürmektedir. Kesin olan “bilimin ilerleme sürecinde” bilimsel çalışmalardan, yapılan bu bilimsel çalışmaların yayımlanmasından vazgeçilemeyeceğidir. Bütün olumsuzluklara, tıbbın ve insan sağlığının giderek alınıp satılabilir bir “meta” olması sürecine rağmen bilimsel yöntemin doğruluğuna olan inancın yitirilmemesi önemlidir. Bir molekülün ilaç olma serüveninin maliyetinin çoğu kez bir milyon dolar sınırına ulaştığı düşünülürse, bilimin yoldan çıkarılmaya çalışılmasına da şaşmamak gerekir. Bütün hekimlerin, tıp biliminin kurucusu Hipokrat’ın 2500 yıl öncesinde söylediği “Tedavi reçetelerimi… hastalarımın iyiliği için kullanacağım” sözünü sıkça anımsaması her zamankinden daha da gereklidir. Çünkü, Hipokrat ile başlayan; Laennec, Galen gibi hekimler ile süren ve günümüzün tıbbi etik yaklaşımını belirleyen ana ilke hep aynıdır: “Her kim olursa olsun insana ve insan yaşamına tartışmasız ve mutlak saygı duymak ve o sorumlulukla yaşamak.”
 


SİZ DE YORUM YAPIN