Necefli maşrapa
Klinik araştırmalarda gelinen son durum, performans sistemi, sayın meslektaşlarımın ve özellikle araştırıcıların tutumu, genel ahvâl ve şerait, Fener’in kaybedeceği her maçta bir mucize olması gibi konulardan mütevellit "BOZGUN" başlıklı yazım basın danışmanımız tarafından sansüre uğradı. TRT tek kanal zamanlarında bu nevi bir arıza olduğunda ekranlarda Necefli maşrapa arz-ı endam ederdi, şu anda onu izliyorsunuz. Hoş ben basın danışmanımızın televizyona çıkardıklarını sansürleyecek olsam ortada program olmazdı.
Efendim bildiğiniz gibi medya gerçeği yazmaz. Böyle bir kapasitesi yoktur. Herhangi bir bilgi sahibi olduğunuz konudaki haberi okuyun, dediğimi anlarsınız. Ne kadar iyi ve iyi niyetli olsun bir medyacı o konunun bilgisini sizin kadar algılayacak donanıma sahip olamaz ve doğal olarak bilgiyi eksiltir, çarpıtır, sakatlar. Kaldı ki postmodern âlemde iyi niyetle bilgiyi aktarmaya çalışmak şöyle dursun; bacak kadar boyuna bakmadan bilgiyi yapılandırmak, yeniden üretmek, toplum mühendisliği yapmak, yandaşlık şu bu söz konusudur. En basitinden "halk bunu anlamaz, ortam müsait değil, sakıncalı, reyting almaz" filan gibi dürtmeler gelir, bana olduğu gibi. Zaten bir insanın kendi hayatında ihtiyacı olacak bir bilgi her gün ortaya çıkamayacağından ve medya her gün bir mal-zeme tezgâha koymak zorunda olduğundan her an gereksiz, ilgisiz ve üretilişinin tabiatı itibarı ile çürük bilgilerin bombardımanına uğrarsınız. En masum görünen kuzey kutbunda bir buz parçası üzerinden mahsur kalmış kutup ayısı bile yalandır. O kutup ayısı sizi tenhada, mesela çölde yakalasa ne olur biliyor musunuz? Böylece aynı işlenmiş market yiyecekleri ile ihtiyacınız olmayan miktarda şeker, yağ, tuz ve kalori tıkıştırıldığınız gibi hiç ihtiyacınız olmayan sahte, şişmiş, yağlı, tuzlu, kanserojen, vıcık bilgiyle tıka basa doldurulursunuz. Evinde oturan bir kadının, kadın programlarındaki hormonlu, silikonlu, çok bilmiş, çok gezmiş, çok denemiş sunucuların, programcıların, tüccar panayır sağlıkçılarının kulaklarına-gözlerine tıktığı reklam bulamacı bilgiye ne ihtiyacı vardır? Bilgi de enerji gibi kullanabileceğiniz bir şey olmalıdır. Bir bahçeniz varsa derdiniz bitkilerinizi yetiştirmek, onları korumaktır. Kargaları kovmak için korkuluk yaparsınız, istenmeyen misafirler için çit; gerektiğinde sularsınız, bunlarla ilgili bilgi, onu eyleme dönüştürme gücü ve isteği yeterlidir. Zibidinin teki aklınıza beş vitesli çim biçme makinesi, holografik korkuluk, enfraruj çit, dini usullere göre hayvan yetiştirme, çevreci tarım, sağlıklı ekin ekme, çiftlikte verimli seks soktuğu anda işiniz biter; çifti çubuğu boşlar, günün yarısını televizyonda çöp izleyerek, geri kalanını da alışveriş merkezinde çöp satın alarak geçirirsiniz; çiftliğiniz kurur gider; arada bir yalancı gelip "şehir stresinden uzak, doğanın kucağında hoş ve keyifli yaşamda bir insan kaynakları danışmanı" tadında bir çöp üretmezse adınıza…
Klinik araştırmaya gelince basın iyice şahbazlaşıyor, dünyada da bu böyle. Yine yakınlarda klinik araştırmalarla ilgili düzenlemeler hakkında şahane "kobay" haberleri çıktı. Meclis uluslararası biyotıp sözleşmesine imza atıyor, haber "bunlar hamilelere, mahkûmlara kobaylık yolunu açtı yine" tadında. Oysa haberin kendi metni bile muhtemelen asıl kaynaktan alındığından bu düzenlemelerin söz konusu toplulukların haklarının korunmasına ilişkin olduğunu anlatıyor. Geldiler, büyük bir kanaldan röportaj yaptılar. Özetle "Yapılanda bir yanlış yok, şimdiye kadarki düzenlemeler de ana hatlarıyla doğrudur" dediğimden haberlere çıkamadım. Bir keresinde de şu kiraz sapının ağrı kesici özelliği için geldiklerinde "Allah’ınızı severseniz, son 10 yılda kaç tane böyle haber çıktı, şu an bunların kaç tanesini kullanıyoruz?" dediğim gibi enkırsüslühanım kameramana dönüp "Kapat şunu gidiyoruz, bundan iş çıkmaz" buyurmuştur, aynı ile vakidir. İşte çorbada tuzumuz bulunsun diye Mayıs başlarında İKAİ basınla bir araya gelecek; araştırıcılar, etik kurul üyeleri, yetkililer, sponsorlar basından önde gelenlere bizim bakış açımızı aktarmaya çalışacaklar. Umarım bu yazı o toplantıdan sonra çıkar…
Hadi bilgiyle ilgili bir meselle kapatalım olayı:
Felsefe tarihi üzerine bir dersten sonra bay Keuner filozofların şeyleri temelde tanınanamaz biçimde ortaya koymalarından yakındı: "Sofistler hiçbir şeyi araştırmadan çok şey bildiklerini iddia ederken sofist Sokrates ukalaca; bildiği tek şeyin hiçbir şey bilmediği olduğunu iddia etmiştir. Oysa ondan şu sözü eklemesi beklenirdi ; ‘Çünkü hiçbir şey araştırmadım’ (Bir şey bilmek için araştırmak gerekir). Ama görünüşe göre sözlerine devam etmemiştir. Belki de bu sözlerinden sonra başlayan ve ikibin yıldır süren ölçüsüz alkış daha sonra söylediklerini yutmuştur."
Geschichten von Herrn Keuner,
Bertolt Brecht